 30.10.2025
30.10.2025
Cumhuriyet Bayramı, 29 Ekim 1923’te Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) devletin yönetim biçimini cumhuriyet olarak ilan ettiği ve Mustafa Kemal Atatürk’ün ilk Cumhurbaşkanı seçildiği günü anıyor. Bu tarih, “ülkeyi kim yönetir?” sorusuna net bir cevap verildiği gün. 29 Ekim, 1925’ten beri kanunla resmî bayram; her yıl yalnızca geçmişe saygı için değil, ortak geleceğe bakmak için de kutlanıyor.
Bu sonuca giden yol I. Dünya Savaşı (1914-1918) sonrasında başladı. Mondros Mütarekesi (30 Ekim 1918) imzalandı, ordu dağıtıldı, denetim arttı ve İstanbul 16 Mart 1920’de resmen işgal edildi. Buna karşı Türk Kurtuluş Savaşı (1919-1922) doğdu. Siyasi çerçeveyi kuran kararlar net ve sıralıydı: Amasya Genelgesi (22 Haziran 1919) “milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” diyerek yönü gösterdi; Erzurum (23 Temmuz-7 Ağustos 1919) ve Sivas (4-11 Eylül 1919) kongreleri bu anlayışı ülke ölçeğinde kabul ettirdi. 23 Nisan 1920’de TBMM Ankara’da açıldı; temsil ve yürütme buradan yürütüldü.
Sahada asıl yük Batı Cephesindeydi. I. İnönü (6-11 Ocak 1921) ve II. İnönü (23-31 Mart 1921) savaşları ilerleyişi durdurdu; Sakarya (23 Ağustos-13 Eylül 1921) ile savunmada kalınan çizgi aşıldı; Büyük Taarruz (26-30 Ağustos 1922) ve Dumlupınar (30 Ağustos 1922) sonucunda düşman çekildi ve İzmir 9 Eylül 1922’de kurtarıldı. Doğu Cephesinde Kâzım Karabekir Paşa komutasındaki harekât Gümrü Antlaşması (3 Aralık 1920) ile sonuçlandı; Moskova (16 Mart 1921) ve Kars (13 Ekim 1921) antlaşmaları sınırı kalıcı hâle getirdi. Güney Cephesinde ise Fransız birliklerine karşı Kuvâ-yi Milliye omurgalı direniş Ankara Anlaşması (20 Ekim 1921) ile silahı susturdu. Bu tabloda görev dağılımı açıktı: Mustafa Kemal genel stratejiyi kurdu ve Başkomutan olarak sorumluluğu aldı; İsmet (İnönü) Batı Cephesi Komutanıydı; Fevzi (Çakmak) Genelkurmay Başkanı olarak bütünlüğü sağladı. İstanbul ve Boğazlar üzerindeki denetim sürerken siyasetin kalbi Ankara’da attı.
Askerî sonuçlar diplomasiye kapı açtı. Mudanya Mütarekesi (11 Ekim 1922) ile çatışma durdu; 1 Kasım 1922’de saltanat kaldırıldı. Lozan Barış Antlaşması (24 Temmuz 1923) Türkiye’nin uluslararası hukukta yerine oturmasını sağladı; Ankara 13 Ekim 1923’te başkent oldu. 29 Ekim 1923’te ise cumhuriyet ilan edildi ve yeni düzenin adı anayasaya yazıldı.
Dünya kamuoyunda o günlerde “manda” gibi ara modeller bekleyenler vardı. Ülkenin beklentisi ise çok daha basitti: bağımsızlık, hukuk, düzen. Atatürk’ün cumhuriyet fikri, gücün kişilere değil kurallara ve kurumlara bağlandığı bir işleyiş kurdu; Meclis ve seçim bu işleyişin temeliydi. Halk bu modele güvendi; yeni düzen yalnızca bir rejim adı değil, günlük hayatta hissedilen bir güven ortamı oldu.
Bugün 29 Ekim’i kutlarken, bir tek cümle yeter: Bu gün, “ülkenin sahibi vatandaş” denildiği gündür. Sakarya’nın 21 gün sürmesi, vazgeçmeyen bir iradenin işaretidir; Ankara’nın başkent seçilmesi (13 Ekim 1923) ise güvenlik, ulaşım ve yönetim kolaylığının birlikte düşünüldüğü pratik bir aklın sonucudur. Cumhuriyet Bayramı tam da bu yüzden yalnızca bir hatıra değil, yaşayan bir rehberdir.
